Günümüz şirketlerinde, yöneticilerin çalışanları ile kurmuş olduğu bağ, başarının ya da başarısızlığın ortaya çıkmasındaki en önemli unsurlarından biridir.
“Takdir Edelim” başlıklı yazıma, Türk Dil Kurumu’nun “takdir” kelimesini nasıl tarif ettiğiyle başlamak istiyorum. Aslen Arapça kökenli olan takdir; TDK’ya göre “beğenme, beğenip belirtme ve değer verme” anlamına gelir.
Bugüne kadar yaptığımız şirket içi değerlendirme çalışmalarında, çalışanlardan aldığımız en güçlü geri bildirimlerden biri “yöneticilerinin, onların işlere kattıkları değeri görmemeleri ya da gördükleri halde takdir etmemeleri” oldu. Bunun nedenlerini araştırdığımızda önümüze enteresan sonuçlar çıktı. Son zamanlarda yaptığım görüşmelere katılan birçok değerli yönetici, bu konuda yaşanan sorunun sadece yönetici taraflı olmadığını, aslında birçok yöneticinin bu beklentinin farkında olduğunu ama çalışan yaklaşımlarının da takdir etme davranışını etkilediğinden bahsettiler. Yani; takdir etmek diye tanımladığımız bu davranış modelinin uygulanmasını engelleyen faktörlerden belki de en etkilisinin çalışanlar olduğu konusunda bir önerme ortaya çıktı.
Bu noktada, takdir etme konusunda birkaç tavsiyede bulunmak isterim. Yöneticilerin, çalışanlarının değer katan çalışmalarının karşılığı olarak önemseyici tavır ya da söylemlerde bulunması, doğru temellendirilip, özenle değerlendirilerek; doğru zaman ve doğru koşullar gözetilerek, doğru yöntemlerle yapılmalı. Aksi halde, işini motive olarak yapma konusunda itici bir güç, şirkete bağlılık gibi birçok olumlu sonuç verebilecek bir davranış modeli, negatif bir motivasyon haline dönüşebilir. Çalışanlar, yöneticilerinin analiz ve değerlendirme yetkinliklerini sorgulamaya başlar, hatta bu sorgulama sonucunda “adam kayırma” olarak tabir edebileceğimiz ve kurumsal yapıların devamlılığı ve verimliliği için büyük tehlike arz eden bir noktaya gelinebilir.
Konuştuğum yöneticiler, böyle bir risk almaktansa; yani “hak eden” çalışanlarını takdir edip, diğer yanda belki de çok temel dayanağı olmadan bu beklenti içine girmiş çalışanı takdir etmediklerinde, kendilerine yönelebilecek adam kayırma gibi olumsuz durumlarla muhatap olmamak adına çözümü kimseyi takdir etmemekte bulduklarını söylediler. Bunun sonucunda maalesef kurunun yanında yaşın da yanmasına izin veriyorlar. Elbette bu söylemlerin tüm yöneticileri kapsamadığını, çalışanları ile birlikte doğru takdir etme bilincine ulaşmış ya da alacağı pozitif sonuçları, yanlış değerlendirme nedeniyle alınabilecek olası negatif sonuçlardan daha çok önemseyen yöneticilerin olduğunu da özellikle belirtmek isterim.
Yukarıda bahsettiğim tespit eğer doğru ise başarısı mutlak olan bu yöntemin uygulanması için bahanelere sığınmayıp bir şeyler yapmak gerekmez mi? Öncelikle; takdir edebilmek için doğru çalışma ortamının yaratılması gerekir.
Çalışanların yaptığı değer katan çalışmaların takdir edilmesi, kurumun hedeflerine giden yolda önemli bir itici güç olduğu kesindir. Yukarıda belirttiğim gibi doğru yönetilmez ise demotivasyon kaynağı olacaktır. Takdir mekanizmasının nasıl kurulduğu, hangi değerlerle tanımlandığı, hangi koşullar altında; hangi yöntemlerle ifade edildiği çok önemlidir. Adaletli tutumların, ölçülebilir değerlerin dayanak alındığı yönetim biçimi, takdir koşullarında sağlanan mutabakat şirket içinde birçok pozitif sonucun oluşmasına katkı sağlayacaktır.
Bir yönetici, çalışanlarını takdir etmek; çalışmalarına kıymet verdiğini göstermek ve bunu kurum içi bir motivasyon aracı olarak kullanmak istiyor ise yönettiği birim ya da birimlerde:
- Takım arkadaşlarını iyi tanımalı; güçlü ya da zayıf yanlarını bilecek kadar yakın temasta olmalı,
- Kapasite değerlenmesini iyi yapabilmeli,
- Kurumun değerlerini, takım arkadaşlarını özümsetecek davranışları sıkça ve herkesin adil şekilde gözlemleyeceği şekilde yapmalı,
- Liyakatin, kurumun içinde sorgulanamaz bir şekilde uygulandığı gerçeğinin, takım arkadaşları tarafından benimsenmesini sağlamalı,
- Ceza ve ödül uygulamaları, hayatın doğal akışına uygun olduğu ve orantısız güç unsurlarını içinde barındırmayan şekilde tasarlanıp uygulandığı bir ortam tesis etmeli,
- Takım üyelerinin eksik yanlarını tespit edip, doğru değerlendirme merkezlerini yaratmalı,
- Değerlendirme merkezi sonuçlarını önemseyip aktif çözümlerin üretildiği süreçleri yönetmeli,
- Yeni fikirlerin üretilmesine imkan veren uygulamaları hayata geçirmelidir.
- Ayrıca kurum içinde maaş, terfi, yan hakları gibi tüm uygulamalar önceden belirlenmiş ve duyurulmuş olmalı ve mutlak sadakat ile yönetilmelidir.
Bunlar ve bunlara benzer unsurların şirket içinde bütüncül çalışmalarla hayata geçirilmesi gerekir. Yani, sadece ağızdan bir çırpıda çıkan “Çalışanlarınızı Takdir Edin” cümlesi aslında önce içinin doldurulması gereken bir dünyanın varlığını da işaret eder. Kurum içinde yapılacak her bir değer katma uygulaması diğer birçok unsurun değişmesi ve gelişmesi yönünde sonuçlar ortaya çıkarır.
Kurumun uygulayacağı her şeyi kapsamlı bir şekilde değerlendirmesi, o uygulamayı hayata geçirdiği anda etkilediği her bir birimle önceden değerlendirmiş, gerekli tüm müdahaleleri yapmış olması; uygulamanın hayatta kalmasını ve yöneticilerin almış olduğu tutarlı kararların çalışanlardan da kabul görmesini sağlamaktadır.
Takdir mekanizmasını doğru yöneten firmaların çalışanlarında;
- Çalışanların farkındalıklarını artırdığı,
- Biyolojik, fizyolojik ve psikolojik iyi oluş düzeylerini artırmada, nöroplastisitenin özellikle etkili olduğu,
- Beynin öğrenme ve bellekle ilgili bölümlerini geliştirdiği,
- Kendileriyle barışmalarını sağladığı,
- Bilinçaltındaki olumsuz kayıtların etkilerini nötrlemede etkili olduğu,
- Çalışanların ayrıca iş hayatlarında ve genel olarak bütün hayatlarında daha verimli, kendiyle barışık, daha mutlu, huzurlu ve sağlıklı bireyler olmalarında etkili olduğu sonuçların ortaya çıktığı görülmüştür.
Sonuç olarak doğru kurgulanmış bir takdir etme mekanizması, kurum içi başarının sihirli değneğidir.
‘Başkalarının iyi taraflarını bulup takdir etme alışkanlığı, insanın ruhunu zenginleştirir’.C.W.Hall
*Yazar: Tolga Lafçı
İNKA İnsan Kaynakları Yönetim Kurulu Üyesi